28 Haziran 2011 Salı

Güllere vurgunum, güllere sevdalı,
Bana güller derin, kırmızı güller verin,
Kan rengi hüzünlü, şehit edalı,
Bana güller derin, kırmızı güller verin.

***

Güller ağlar bana bu derdi güller anlar,
Bana güllerimi, güllerimi verin.
Güller ağlar bana bu derdi güller anlar,
Bana güllerimi, güllerimi verin.

***

Gül yüzlü şehadet gülleri derin,
Gül kokulu yare, yare gönderin,
Ölsem, ölsem yine dirilsem derim,
Bana güller derin, kırmızı güller verin.

***

Güller ağlar bana bu derdi güller anlar,
Bana güllerimi, güllerimi verin.
Güller ağlar bana bu derdi güller anlar,
Bana güllerimi, güllerimi verin.

***

Gün olur yaprağı düşer güllerin,
Bu can ten evinden çıkar giderim,
Sevdam güle döner ben de gülerim,
Bana güller derin, kırmızı güller verin.

***

Güller ağlar bana bu derdi güller anlar,
Bana güllerimi, güllerimi verin.
Güller ağlar bana bu derdi güller anlar,
Bana güllerimi, güllerimi verin.

11 Haziran 2011 Cumartesi

FIRINDA LEVREK









2 Haziran 2011 Perşembe

RECEP ŞABAN RAMAZAN





CUMAMIZ MÜBAREK OLSUN



Üç aylara Girerken




--------------------------------------------------------------------------------



"Her hasenenin sevabı başka vakitte on ise, Receb-i Şerifte yüzden geçer, Şâban-ı Muazzamda üç yüzden ziyade ve Ramazan-ı Mübarekte bine çıkar ve Cuma gecelerinde binlere ve Leyle-i Kadirde otuz bine çıkar. Bu pekçok uhrevî faydaları kazandıran ticaret-i uhreviyenin bir kudsî pazarı ve ehl-i hakikat ve ibadet için mümtaz bir meşheri ve üç ayda seksen sene bir ömrü ehl-i imana temin eden şuhûr-u selâsenizi (üç aylarınızı) tebrik ediyoruz." (Şuâlar, s. 416)





Dinî anlatımda "Şühûr-ü selâse", yani üç aylar olarak bilinen bu mevsimin girmesiyle birlikte Müslüman ruhları bambaşka bir hava kaplar. Çünkü bu aylar İlâhî rahmetin coştuğu aylardır. Diğer vakitlerde iyilik ve ibadetlere on sevap veriliyorsa, Receb, Şaban ve Ramazan aylarında gittikçe yükselen bir oranda kat kat fazla sevap verilir.



Meselâ, başka zamanlarda okunan her bir Kur'ân harfi için on sevap yazılmaktadır. Receb ayında bu sevap yüz olarak yazılır, Şaban'da üç yüzü aşar, Ramazan'da bine çıkar. Cuma gecelerinde binleri bulur. Kadir Gecesinde de otuz bine ulaştığını düşünürsek, üç aylardaki mübarek vakitlerin âhiret ticareti bakımından ne kadar kıymetli bir fırsat olduğunu anlayabiliriz.



Bu bakımdan üç aylar “pek çok uhrevî faydaları kazandıran ticaret-i uhreviyenin (âhiret ticaretinin) bir kudsî pazarı ve ehl-i hakikat ve ibadet için mümtaz bir meşheri (sergisi)” olarak vasıflandırılmıştır. Bilindiği gibi, pazarlar ve fuarlar mühim ticaret yerleri arasında yer alırlar. Haftanın belli bir gününde belli bir yerde kurulan pazarda, insanlar her türlü ihtiyaçlarını karşılarlar. O gün sabahtan akşama kadar pazarın ucuzluğundan istifade etmek mümkündür. Ama o gün pazara gidemeyen bir insan, aynı şartlar altında alışveriş yapabilmek için bir hafta beklemek zorundadır. Çünkü pazar bir günlüktür.



Aynı şekilde, üç aylar da yılda bir defa kurulan ve ahiret ticaretinin yapıldığı pazarlardır. İstifade etmesini bilenler, bu pazardan büyük kazançlar sağlarlar. Ahirete yönelik amellerini diğer vakitlere oranla arttırırlar. Daha fazla Kur'ân okurlar, ilme daha fazla yönelirler, uykularından kısarak ilim ve tefekküre, ibadet ve İslâmî hizmetlere daha fazla vakit ayırırlar. Hayırlı işlerde birbirleriyle yarış içine girerler. Böylece, “bu çok sevaplı ibadet ayları”ndan tam bir istifade ile çıkarlar. Bir mânâda, bu mübarek vakitlerde yapılan manevî hizmetler, insanın ebedî hayatı için yapılmış en kârlı “yatırım” olur.



Buna karşılık, üç ayların fazilet ve kıymetinden haberdar olmayıp da değerlendiremeyenler, herkesin istifadesine açık tutulan çok kârlı bir ticaret imkânından mahrum kalmışlar demektir. Bu kimseler, aynı imkânı tekrar ele geçirebilmek için bir yıl daha beklemek zorunda kalacaklardır.



İşte üç ayların ve bu aylardaki mübarek gecelerin büyük bir coşkunlukla ihya edilmesi bu bakımdan da önem kazanıyor. Çünkü bunlar şeâirdendir, İslâmın sembolü ve alâmetlerindedir.



Bu açıdan şeâirin duyurulmasında hem İslâmın izzet ve şerefinin gösterilmesi, hem de İslâmın mânâsından uzak yaşayan insanlara örnek olunması gibi büyük hikmetler vardır.



Namazlarda, bilhassa Cumalarda ve Kandil gecelerinde camilerin mü'minlerle dolup taşması, radyo ve televizyonda Kur'ân ve mevlidlerin okunması, camilerin mahyalarla (iki minare arasının ışıklı güzel yazılarla) süslenmesi, hattâ kandil simitlerinin dağıtılması, bu İslâm sembolünü ilân eden huzur verici hadiselerdir.



Böylece bütün mü'minler âhiret kazancına yöneliyor. Herkes Allah'ın rızası yolunda sonsuz bir yarışa giriyor. Ve oluşan manevî hava, bütün bir topluma huzur veriyor. Bu huzur havasından herkes derecesine göre istifade ediyor. Yapılan ibadetler, okunan Kur'ânlar, Arş'a yükselen ihlâslı dualar, bitip tükenmek bilmeyen bir şevkle devam ettirilen İslâmî hizmetler, İlâhî rahmetin celbine vesile oluyor. Ayrıca sırf Allah rızası için ve ihlâsla yapılan bu hizmetler, günahların, sefahetlerin ve zulümlerin kirlettiği manevî havamızı temizliyor.



Şu halde, her yıl bizlere ikram edilen bu bulunmaz fırsattan istifade etmeliyiz. Bunun için, mü'min kardeşlerimizle daha sık bir araya gelip sohbetlerde bulunabiliriz. Aramızda Kur'ân'ı paylaşıp imkân nisbetinde günlük ve haftalık hatimler yapmaya başlayabiliriz. Makbul dua ve zikirleri daha çok okuyabiliriz. İslâmî eserlere daha fazla vakit ayırabiliriz. İslâmın hakikatlerini yayma ve anlatma hususunda daha fazla gayret gösterebiliriz. Bu yolda göstereceğimiz en küçük bir gayret, en azından bire yüz netice verecektir.



Bu arada, üç ayların ve kandil gecelerinin evlerimizde ve aile fertleri arasında ayrı bir mânâ içinde yaşanması gerektiğini de unutmamalıyız. Çocuklarımız o manevî havayı soluya soluya büyümelidirler. Bunun için, mübarek gecelerde onları hediyelerle sevindirip, camilere alıştırmakta büyük faydalar vardır.



Ayrıca, sabaha karşı seher vakitlerinde uyanık bulunmaya çalışarak İslâm âlemi için ve mü'min kardeşlerimiz için dualar etmenin fazilet ve kıymeti sonsuzdur. O feyizli vakitte yapılan duaların kabul ihtimali çok kuvvetlidir.





Bu bakımdan gerek kendimizin, gerekse diğer mü'minlerin dünya ve âhiret imtihanlarında başarılı çıkmaları için Cenab-ı Hakka niyazda bulunmak ve Ondan yardım istemek suretiyle, hem sıkıntı ve musibetlere karşı sarsılmaz bir dayanak noktası bulmuş, hem de tükenmez bir teselli kaynağına kavuşmuş oluruz.

http://www.sorularlaislamiyet.com/

13 Şubat 2011 Pazar

EY SEVGİLİ EN SEVGİLİ Allahumme Salli Ala Seyyidina Muhammedin Ve Ala Ali Seyyidina Muhammed

BİZ SENİ GÖRMEDEN SEVDİK EN SEVGİLİ EY SEVGİLİ!!!!!
SENSİZLİĞİN IZDIRABIYLA İNLEYEN ÜMMETİNİ KİME BIRAKIP GİDİYORSUN YA RASÛLALLAH!
BIRAKMA BİZİ Kİ; ALLAH;
SEN ONLARIN İÇİNDEYKEN ONLARA AZAB EDECEK DEĞİLİZ BUYURUYOR.
BIRAKMA BİZİ!
HAYATI SENİNLE ÖĞRETTİ RAHMAN.
KULLUĞU SENİNLE TANIDIK.
DUAYI SENDEN ÖĞRENDİK SEVGİLİ!
HZ ÖMER UMRE İÇİN SENDEN İZİN İSTEYİNCE,
“KARDEŞCİK” DEDİN ONA,
KARDEŞCİK, DUANDA BANA DA YER AYIRIR MISIN?
BİZLER ÖMER DEĞİLİZ AMA
BÜTÜN DUALARIMIZ SENİN İÇİN

EY RABBİMİZ!
RASULÜNÜ ANIŞIMIZDAN HABERDAR ET!
O’NA BİNLER SALAT, BİNLER SELAM!
HABİBİNE MAKAM-I MAHMUT’U VER
O’NA VESİLEYİ LUTFET.
O’NU REFİK-İ ÂLÂYA YÜKSELT
BİZİ DE AFFET
O’NUN HATRINA AFFET
ZATININ HATRINA AFFET.


Bütün kandil gecelerinde yapılabilecek ve yapılması gereken önemli bir takım afv ü mağfirete nail olma, ecr ü sevap kazanma, manevî terakki kaydetme, bela ve musibetlerden kurtulma ve rıza–i İlâhiye ulaşma vesileleri vardır ki, bunlardan bazılarını maddeler hâlinde kısaca ve toplu olarak yeniden hatırlamakta yarar var:

1. Kur'ân–ı Kerim okunmalı; okuyanlar dinlenmeli; uygun mekânlarda Kur'ân ziyafetleri verilmeli; Kelamullah’a olan sevgi, saygı ve bağlılık duyguları yenilenmeli, kuvvetlendirilmeli.

2. Peygamber Efendimiz (sas)’e salât ü selâmlar getirilmeli; O’nun şefaatini ümit edip, ümmetinden olma şuuru tazelenmeli.

3. Kaza, nafile namazlar kılınmalı; varsa o geceye ait nakledilen namazlar, onlar da ayrıca kılınabilir; kandil gecesi, özü itibariyle ibadet ve ibadette ihsan şuuruyla ihya edilmeli.

4. Tefekkürde bulunulmalı; “Ben kimim, nereden geldim, nereye gidiyorum, Allah’ın benden istekleri nelerdir” gibi konular başta olmak üzere hayatî meselelerde derin düşüncelere girmeli.

5. Geçmişin muhasebe ve murakabesi yapılmalı; ve şimdinin ve geleceğin plân ve programı çizilmeli.

6. Günahlara samimi olarak tevbe ve istiğfar edilmeli; idrak edilen geceyi son fırsat bilerek nedamet ve inabede bulunulmalı.

7. Bol bol zikir, evrad ü ezkarda bulunulmalı.

8. Mü’minlerle helalleşilmeli; onlarla irtibatımız cihetinden rızaları alınmalı.

9. Küs ve dargın olanlar barıştırılmalı; gönüller alınmalı; kederli yüzler güldürülmeli.

10. Kişi kendine ve diğer Mü’min kardeşlerine hattâ isim zikrederek dualar etmeli.

11. Üzerimizde hakları olanlar aranıp sorulmalı; vefa ve kadirşinaslık ahlâkı yerine getirilmeli.

12. Yoksul, kimsesiz, öksüz, yetim, hasta, sakat, yaşlı olanlar ziyaret edilip, sevgi, şefkat, hürmet, hediye ve sadakalarla mutlu edilmeli.

13. O gece ile ilgili âyetler, hadîsler ve bunların yorumları ilgili kitaplardan ferden veya cemaaten okunmalı.

14. Dini toplantılar, paneller ve sohbetler düzenlenmeli; va’z ü nasihat dinlenmeli; şiirler okunmalı; ilâhî ve ezgilerle gönüllerde ayrı bir dalgalanma oluşturmalı.

15. Kandil gecesinin akşam, yatsı ve sabah namazları cemaatle ve camilerde kılınmalı.

16. Sahabe, ulema ve evliya türbeleri ziyaret edilmeli; hoşnutlukları alınmalı; ve manevî iklimlerinde vesilelikleriyle Hakk’a niyazda bulunulmalı.

17. Vefat etmiş yakınlarımızın, dostlarımızın ve büyüklerimizin kabirleri ziyaret edilmeli; iman kardeşliğine ait sadakati yerine getirilmeli.

18. Hayattaki manevî büyüklerimizin, üstadlarımızın, anne ve babamızın, dostlarımızın ve diğer yakınlarımızın kandilleri bizzat giderek veya telefon, faks yahut e–mail çekerek tebrik edilmeli; duaları istenmeli.

19. Bu kandil gecelerinin gündüzlerinde mümkün olduğunca oruç tutulmalı.

Mübarek gecelerin ihyası ile ilgili özel bir ibadet mevcut değildir. Namaz, tilavet–i Kur'ân, dua gibi bütün ibadet çeşitleri ile gece ihya edilebilir... Mübarek gecelerde kılınan bazı hususi namazlar sünnette mevcut değildir; muteber bir rivayete de istinad etmezler. Bu, “O gecelerde namaz kılmak mekruhtur” anlamına gelmez. Teheccüd ve nafile namazları teşvik eden rivayetler çoktur. Bunların mübarek gecelerde yapılması elbette daha faziletlidir.” (Canan, Kütüb–ü Sitte, 3/289).

Kandil gecelerine ait olduğu kaydedilen namazları da ayrıca kılmakta ise bir sakınca yoktur.

alıntıdır...

18 Ocak 2011 Salı

FELÂKET GETİREN ZENGİNLİK

Medine Müslümanlarından Sâlebe`nin mala, mülke karşı aşırı derece hırsı vardı. Zengin olmak istiyordu, hem de mutlaka zengin olmak! Hattâ benliğini saran bu şiddetli zengin olma arzusu, nihayet onu Resûlüllah`dan dua istemeye kadar sevketti. Bir gün huzur-ı Peygamberî`ye çıkarak:

- Yâ Resûlâllah, Allah`a dua et de zengin olayım, dedi. Allah`ın Resûlü, Sâlebe`nin bu isteğine şöyle cevap verdi:
- Şükrünü yapabildiğin az mal, şükrünü yapamadığın çok maldan hayırlıdır. Bu söz Sâlebe`ye kâfi gelmişti. Bir müddet bu îkazın mânâsı üzerinde düşünerek benliğini saran zengin olmak arzusundan birazcık olsun kurtuldu, fakat hırs onun yakasını bir türlü bırakmıyordu. Zamanla ihtirası yeniden depreştiği için tekrar müracaat etti:
- Yâ Resûlâllah, dua et de zengin olayım, dedi. Bu sefer biraz daha açık ve ağır konuşan Resûl-i Ekrem:
- Ben senin için kâfi bir örnek değil miyim? dedi ve ilâve etti:

"Allah`a yemîn ederim ki, isteseydim şu dağlar altın ve gümüş olarak arkamdan akıp geleceklerdi; fakat ben istemedim." Elinde bu kadar İlâhî kudret bulunmasına rağmen Resûlüllah`ın evinde haftalarca çorba pişmediği, ekseri günleri oruçlu bulundukları, çoğu zaman iftar sofraları birkaç hurma tanesi ile bir arpa ekmeğinden ibaret olduğu, herkesin bildiği bir hakikattı. Sâlebe bunları düşünerek bir müddet daha isteğinden vazgeçti. Zaman zaman "zengin olursam fakir fukaraya iyi yardım ederim, daha çok sevab kazanırım" diye hayal kuruyor ve Resûlüllah`a üçüncü olarak bir müracaat daha yapmayı düşünüyordu. Nihayet müracaatını yaptı da; hem de söz vererek dedi ki:

"Seni hak Peygamber olarak gönderen Allah`a yemin ederim ki, eğer beni zengin ederse, fakir fukarayı koruyacak, her hak sâhibine hakkını vereceğim." Sâlebe`nin bu kadar ısrarına karşı dayanamayan Resûlüllah:

"Yâ Rabbi, Sâlebe`yi istediği mala kavuştur," diye dua etti. Bu dua üzerine koyun olarak sürü otlatmaya başlayan Sâlebe, daha evvel bütün namazlarını Resûlüllah`ın cemaati olarak kıldığı için kendisine Cami Kuşu adı verildiği halde, bu sefer sadece öğle ve ikindiyi mescidde kılabiliyor, diğer namazlarını koyunların ardında, bâzan da kazâen îfa edebiliyordu. Kısa zamanda çoğalan, bereketlenen koyunlar, Medine yakınlarına sığmaz oldular, uzak çöllere, sulak yaylalara gitmek zarureti ile karşılaşan Sâlebe, artık öğle ve ikindi namazlarına da gelemiyor, sadece Cumaları mescidde görülüyordu. Nihayet çöldeki meşgalesi, ona Cuma namazlarını da unutturdu. Arada sırada bir, sürü ile uğradığı yolların üstünde rastladığı yolculardan "Ne var, ne yok" diye haber soruyor; sonra da koyunların ardından ıssız çöllere doğru tekrar dalıp gidiyordu. Artık umumî mes`elelerle alâkası kesilmiş, sadece şahsını ve şahsî işlerini düşünüyor, koyunlarını nerede daha iyi otlatabileceğinden başka bir şey hatırına gelmiyordu. Bir gün Resûlüllah`ın:
- Sâlebe görülmüyor, nerededir?" diye sorması üzerine:
- Koyun aldı; sinek kurtları kadar çoğaldı; buralara sığmaz olduğundan şimdi çöllerde sürüsünün ardında dolaşıyor," dediler. Resûlüllah:
- Sâlebe`ye yazık oldu, yazık!" buyurdu. İşte bu sırada zekât ve sadaka âyeti nâzil olarak, mâlî durumu düzgün olan Müslümanların geçim sıkıntısı içinde bulunan kardeşlerine yardım etmeleri emredildi. Bu âyet-i kerîmenin emrine büyük bir istekle uyan Müslümanlar, mallarının bir kısmını geçim sıkıntısı içinde yaşayan kardeşlerine seve seve verirken Sâlebe:
- Bu sizin yaptığınız düpedüz haraççılıktır," diyerek zekât toplayan memurları boş çevirdi. Haberi duyan Resûlüllah, üzülerek "Yazık oldu Sâlebe`ye!" sözünü tekrarladı. Sâlebe`nin evvelâ, "Zengin olursam her hak sâhibine hakkını vereceğim" diye yemîn edip, sonra da bu kadar değişik tavır göstermesi üerine "Berâe" sûresindeki şu âyet-i kerîme nâzil oldu: (Meâlen): "Münâfıklardan bâzıları da mal, mülk verip zengin ettiği takdirde Allah`a daha fazla bağlanıp fakir fukaraya daha çok yardım edeceklerine dair söz verdiler, ne zaman ki Allah onlara bu isteklerini ihsan eder, zengin olurlar; o zaman Allah`a verdikleri sözü unuturlar, cahillik edip fukaranın hakkını vermezler." Bu âyet-i kerîme, Sâlebe`nin münâfıklar sınıfına düştüğünü bildirmesi üzerine, akrabalarından biri şiddetli teessüre kapılarak gidip Sâlebe`ye durumu haber verdi ve fukaranın hakkını vererek kendisini münâfıklıktan hemen kurtarmasını istedi. Bunun üzerine Sâlebe, Resûlüllah Aleyhissalâtü Vesselâm`a müracaat ederek fukaranın hakkını getirdiğini söylediyse de Resûlüllah üzüntülü bir edâ ile: "Senin verdiklerini alamam artık Sâlebe... Allah Celle ve Alâ men`etti, haydi git!" diye mukabelede bulundu. Resûlüllah`ın âhirete teşrifinden sonra Hazret-i Ebû Bekir`e müracaat eden Sâlebe, sırasıyla Hazret-i Ömer ve Osman`a (R.A.) da müracaat ettiyse de: - Resûlüllah`ın almadığını biz nasıl kabûl ederiz?" diye hepsinin reddi ile karşılaştı. Hazret-i Osman (R.A.) zamanında vefat ederken Sâlebe`nin kulaklarına şu sözler geliyordu:
- Yâ Sâlebe, şükrünü edâ ettiğin az mal, şükrünü îfa edemediğin çok maldan hayırlıdır.

7 Ocak 2011 Cuma

HAYIRLI CUMALAR....

Allâhümme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed.
Allah'ım! Muhammed'e ve Muhammed'in ümmetine rahmet eyle



Günlük hayatta hangi isim,kaç kere,ne için zikredilmeli?

Ailene namazı emret; kendin de ona sabırla devam et. Senden rızık istemiyoruz; (aksine) biz seni rızıklandırıyoruz. Güzel sonuç, takvâ iledir. (TAHA/132)

[Resim: 61646486ne3.png]
[Resim: 67400599pg7.png]
[Resim: 89498487hk3.png]

Celle Celalühu
Onun şanı ne yüce..

http://www.senaidemirci.biz/Gunluk-hayatta-hangi-isim-kac-kere-ne-icin-zikredilmeli--1002

4 Ocak 2011 Salı

http://cahidejibek.wordpress.com/





“Ey imân edenler! Zannın çoğundan kaçının. Şüphesiz ki, zannın bir kısmı günahtır. Birbirinin gizli hallerini araştırmayın. Birbirinizi gıyabında çekiştirmeyin. Sizden biriniz, ölen kardeşinin etini yemek ister mi? Ondan tiksinirsiniz. Allah’tan korkun. Şüphesiz ki Allah, tevbeleri çokça kabul edendir. Çok merhametlidir.”(Hucurat/12)
Es-Selamu Aleykum dostlar
Dün sizlerle paylaştığım,benim de çok etkilendiğim Gıybet yazısı aklıma parlak bir fikrin gelmesine vesile oldu.
Maalesef ki hepimiz zaman zaman gıybet denen bu hataya  düşüyoruz.Hiç yapmayan varsa,ben onun ellerinden öperim,ne mutlu ona! Konuşarak, dinleyerek,bilerek veya bilmeyerek…Komşumuzun,arkadaşımızın,kardeşimizin,sevmediklerimizin hatta sevdiklerimizin lafını edip amel defterimize kara lekeler sürüyoruz.
Ne zaman gıybetle ilgili bir sohbet,bir yazı okusak hatamızı farkediyor,bir daha yapmamaya karar veriyoruz.Genelde kısa süren bu kararlar,bir arkadaş toplantısı,komşu oturması,samimi bir telefon konuşması veya nefsimize dokunan tavırlar karşısında kolayca bozuluveriyor…
Yeni bir seneye girdik.Ne kadar ömrümüz var,sermaye ne gün biter bilmiyoruz.Şu kısa ömrümüzü ve zor elde ettiğimiz amellerimizi,onun bunun gıybetini ederek,çekiştirerek bir çırpıda heder etmek müsriflik olur elbet.
Bir alışkanlığın kazanılması için 21 gün gerekirmiş.Alışkanlıkları,kazanmak da,kaybetmek de zaman alır.
Düşündüm ki; bir kampanya başlatalım.
  • 21 gün boyunca gıybet etmeyelim,
  • Gıybet edenlere kibarca engel olalım.
  • Gıybete devam edilirse ortamı terk edelim.
  • Kendimizi tutamaz gıybet edersek,gıybetini ettiğimiz kişiden helallik dileyelim.( Ki bu çok zor bir iştir.)
21 gün süren bu kampanyanın ardından,bu süreçte neler yaşadınız,nasıl tecrübeler edindiniz, bize yorum veya cahidejibek@gmail.com adresine mail atarak kısaca anlatın.Asıl isminizi vermeyin Rumuz isimlerle katılın lütfen.Çoğumuz birbirimizi tanımadığımız için riyaya da girmez Allah’ın izniyle.
Bu yorumları derleyip bir yazı haline getireceğim inşaallah.Hayırlı bir paylaşım olacak düşüncesindeyim.
Bu tamamen kendimizi bir nebze olsun düzeltmeye yönelik bir kampanya. Bu kampanyadan elde edeceğimiz mükafatlar tamamen Allah katındadır ;) ne kazandığımızı asıl yurdumuza gidince görürüz nasıl olsa.
Yemek,elişi vs.çok paylaştık,paylaşmayada devam edeceğiz İnşaallah.Bu kampanya, asıl yapmamız gerekenlere öncelik verip ahiret azığımızı artıracağımız kampanyaların ilki olsun.
Sizleri kendiniz için hayırlı bir işe davet ediyorum. Bu konuyla ilgili  farklı önerileriniz varsa paylaşmanız faydalı olacaktır.
Bu kampanya 3-24 ocak arasında gerçekleştirilecek olup,güzel bir alışkanlık kazandırarak gıybeti tamamen terkettirmeye yöneliktir.
Hayrlarda buluşmak duasıyla…
http://cahidejibek.wordpress.com/





 Gıybet denen hastalığa son vermek için başlattığımız kampanyaya sizde katılın,sevaplarınızı başkasına verip,alemin günahını yüklenmeyin


CAHİDE DEN ALLAH RAZI OLSUN İNŞALLAH....

B U N L A R D A İ L G İ N İ Z İ Ç E K E B İ L İ R!!!!!!!!

Related Posts with Thumbnails